Bir dere kenarındayım. Dereye çakıl taşları fırlatıyorum, oturduğum taşın üzerinden. Gözlerimde yüzlerce kuş! Kulağımda hiç dinmeyen sesler... Sanki araba, vapur, uçak sesleri, motor sesleri... Huzursuzca atıyorum taşları. Taşlar “cunp” diye gömülüyorlar suya. Suda hafif hafif helezonik halkalar oluşuyor. Kuşlar başımın üzerinden uçuşup gidiyorlar. Suda bir karartı, bir gölge görüyorum. Önce annemin hayali sanıyorum… Annemin şekli böyle miydi diye düşünüyorum. O değil diyorum. Ben kahroluyorum, ölüyorum, can çekişiyorum, insanların haline bak. Tam da bir oyun sahnesi gibi oldu. Tiyatral. Her kafadan bir ses çıkıyor. Kimin ne dediğini anlamıyorum bile. Öylece soğuk soğuk, onca milletin arasında, kalabalığın arasında, ellerim ve kollarım bağlı bir şekilde dikilmiş kalmışım. Nereye bakacağımı bilemeden, nereye döneceğimi bilemeden, kime müracaat edeceğimi kestiremeden, şaşırmışım, yolumu kaybetmişim, kimliğimi kaybetmişim, kafamı, gözlerimi, kulaklarımı kaybetmişim, üzerimdeki acıklı nazarlar altında eriyip yok oluyorum.Susuyorum, sadece susuyorum…
(Tanıtım Bülteninden)
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.