Kilis verimsiz bir sonbahar mevsiminde bağrına sığınanları koruyamamıştı. Kocaman dağın bağrındaki karanlığa sığınmışlardı. Gökkuşağın yedi rengi, gökteki yedi iklimli mevsim onları, renkleriyle koruyamamıştı. Her birini bir kuş yapıp semaya uçuramamıştı, ya da birer ağaç yaprağına dönüştürememişti. Kilis'e meyman gelmişlerdi, en sadık gördükleri kendilerine Rayber olmuştu. Kilis, Rayber'in hain emellerine izin vermişti. Havai fişeklerle sınır hattında geceyi gündüze çevirmişlerdi. Gecenin tam orta yerinde semalar aydınlandı. Altı çığlık Kilis dağı üzerinde koptu. Kopan her çığlığı Kilis dağı bağrına aldı ve sustu. Kanları, kara mayının manyetik ateşleme mekanizmaları; tarlayı su yerine kan aktı. Damardan akan sıcak duyguları, kanın içinde görünmeyen canlı hücreleri tohum olmak üzere aktı Kilis'in mayın tarlasına. Kilis, yabancısı değildi gümleyen mayınların ve patlayan silahların, ama böylesi ilkti, eşi benzeri olmamıştı. Kurşunlar patladığında semada çığlıklar dolandı. Subaşında vurulan yaralı ceylanın dağa taşa yayılan çığlıklar türündendi. Kilis inliyordu. Kurşunlar susmadı, şarjörler boşaltıldı, bombalar patlatıldı. Çığlıklar dinmedi, sabahın ilk şafağına dek sürdü. Sükûnet olduğunda altı turna böylece Kilis'te efsaneleşti.
(Tanıtım Bülteninden)
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.