“Ahbar, ağır usta işi kıyak bir şarkın yoktur?” “He vardır.” “Senin içinde olan bir şeyden ben ne zevk duyarım ki! Bırak dışarı çıksın… Keyflenelim… Haydi oku!..” Bu öneri karşısında Agop’un göğsü kabardı. Elinde, artık parmaklarını yakacak kadar küçülmüş cıgarasını yutacak gibi son bir iştahla sıkı sıkıya birkaç kez daha çektikten sonra: “Okuyacağım lakin bedava olmaz…” “Bu akşam Sandıkburnu’nda altık bir tek düz ikram ederim…” “Kulakların da ikramın kadar büyük olsun.” “Zo, haydi biçimsizleşme… Zırlayacaksan zırla!” “Sen babanı zırlat ahbar!” “İrahmet olsun canıma… Babam senin kadar muziki bilmez idi ki…” “Hangi baban? Uzun kulaklı… Semerli…”
(Tanıtım Bülteninden)
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.