Tren, yeryüzünün görünümünü hızla değiştirdi. Yeryüzünün somut görünümünü değiştirmekle kalmadı, insanların ruhsal yapısını da değiştirdi. Tren, ya da buhar makinesi de diyebiliriz, küreselleşmeyi de böylece başlatmış oldu. Zaman, uzaklık, yolculuk, disiplin, dakiklik ve belki de en önemlisi uygarlık anlayışımız evrildi. Bu çalışmada, önce tren olgusunun getirdiği somut değişikliklere kısaca bakmak, sonra da bunların kültüre nasıl yansıdığını, yani edebiyattaki trenin neyi simgelediğini araştırmak istedim. İncelenen metinler, Türk edebiyatından seçildi: Cumhuriyet'ten bugüne geçen süre içinde yazılmış 12 roman ve 43 kısa öykü. Yöntem olarak Bahtin'in kronotop yöntemine ve kısmen Foucault'nun heterotopya konusundaki görüşlerine başvuruldu. Treni bir kültür göstergesi olarak nitelemek mümkün, ancak çözümlemelerin sonunda bu göstergenin (hem gösteren hem gösterilen temelinde) oldukça değişken olduğu görüldü. İlk başlarda Cumhuriyet'in demiryolu projesiyle birlikte yol alan edebiyat trenleri, son dönemlerde paralel dünyaların taşıyıcıları olmaya başladılar. İşte asıl can alıcı soru da burada karşımıza çıkıyor: Neden, çok daha gelişmiş ulaşım araçları ortaya çıkmışken, hâlâ tren simgesine başvurulmakta?
(Tanıtım Bülteninden)
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.