“O küf kokulu evde, pencereden sokağın karşısındaki mezarlığabakıp yaşadım yıllarca, Azrail’im de tepemde. Bir günüm geçmedigülerek. Parasını biriktirdi, neşeyi biriktirdi, gezmeyi biriktirdi,eskiyi biriktirdi, biriktirdi de biriktirdi. Düğün takılarımı bile esirgedibenden. Hırsız çalarmış, yok kaybedermişim. Ne oldu, sonunda oeksildi, ben eksildim, hepsini de bırakıp gitti. Ama zaman birikmiyor.Tik tak, tik tak, bugün de bitti. Onun için şimdi beni böylekabulleneceksen kabullen ya da asabımı bozma. Yaşarken ikimizinyasını hep tuttum zaten, şimdi kırkımı uçurmaya geldim buraya.Şöyle ağız tadıyla yiyelim yemeğimizi.”
Nurhan Suerdem, yaşamı tüm yönleriyle kucaklayan insanlarınöykülerini anlatıyor. Bu insanlar, bazen varlığının bile farkındaolmayanların yüzlerinde mutlu bir an yaratmaya çalışıyorlar; bazenmutsuzluklarıyla etrafı boğmamak için kendi kendilerini telkinediyorlar, bazen de zamanımızın yıkıcı ruhuna karşı direnmeyeçağırıyorlar. Bir bakıma, ilişkilerin acımasızlığının ve politikanıngündelik hayata dokunduğu yerde var olan hoyratlığının izleriniyok etmeye çalışıyorlar. Üstelik bunu geçici bir çözüm olarak değil,hayatımızdan yok olmaları şevkiyle yapıyorlar.
Duyuyor musun?, evlerin dört duvarları; sokağın, caddelerin tekdüze kalabalıkları ve zihnimizin korkuları arasında sıkışıp kalmışduyguları açığa çıkarmak için sorulan bir soru…
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.