Şehir merkezinden uzak ağaçlıkların içinde küçük bir evde doğdum. Gece oldu mu yabani hayvan sesleri, cırcır böcekleri, rüzgar uğultusu, yaprak kıpırtısından ürkerdik bazen. Sağ olsun büyüklerimiz de bu ürpertiyi amansız korkulara çevirmede pek mahirdiler.
“Gece çişini dışarıda yapma, ıslık öttürme, şarkı söyleme cin çarpar…” diyerek korkularımıza korku katarlardı. Ayet’el Kürsi’yi yedi kere okuyup yatacağımız yerin etrafına daire şeklinde üflerdik. Gece tuvalete dışarı çıktığımızda insan olsun, hayvan olsun önce ayaklarına bakardık ters mi diye. Allah uzun ömür versin babam da böyle şeylere çok inanırdı. Muskalar, rukyeler üzerimden hiç eksik olmazdı. “Falanca hocanın cinleri varmış suya bakıp her şeyi biliyormuş üzerine salarsa çarpılırsın, erliğini bile yitirirsin, dellenirsin ha” dediklerini çokça duymuşumdur çevremden…
“Cin” dediğimizde bile çok kere “Aman adını anma! Üç harfliler de! Çarpılırsın maazallah!” karşılığını çok kere almışımdır. Halbuki cin kelimesi Arapça kökenli olup aslı “cinn” dir. Yani üç harfli değil dört harflidir. Cinlerden olan şeytan Türkçe altı, Arapça beş harflidir. Keza İblis de beş harflidir. Neden kimse şeytana "Beş harfli" demiyor ve ismini zikretmekten de korkmuyor, oysa "en çok korkulması gereken" bir cin türü varsa o da şeytanlardır.
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.