Arkadaşlarını kitap sayfalarının arasından seçmeye alışkın, içekapanık bir çocuk olan Elisa on dört yaşındayken İtalya’nın küçük bir kasabasına, hiç tanımadığı babasının yanına taşınır.
Ve orada okulun en kıskanılan, girdiği her yerde bakışları üstünde toplayan kızı Beatrice ile arkadaş olur. Tanıştıkları günden itibaren bir an bile ayrılmazlar. Ne var ki hayat ikisi için çok farklı yollar belirlemiştir.
Aradan on üç yıl geçer. Elisa artık kendine bambaşka bir hayat kurmuştur. Fakat belleğindeki anılar ona acı vermeye devam eder. Artık herkes sosyal medyanın aranan ismi Beatrice’nin ne yediğini, ne giydiğini, nerelerde tatil yaptığını bilir. Ona hayran olurlar, onu kıskanırlar, ondan nefret ederler. Oysa kimse o küçük kasabadan çıkan gerçek Bea’nın nasıl biri olduğunu bilmez. Fotoğrafları ve sosyal medyayı sevmeyen Elisa boş sayfalara anlatır Beatrice’yi. Gençlik günlerini yazdıkça öfkelenir, rahatlar, değişir.
Ve olağanüstü kalemiyle çağdaş İtalyan edebiyatının sevilen isimlerinden olan Silvia Avallone okura sonunda şu soruyu sordurur: Hayat, var olmak için gerçekten anlatılmaya ihtiyaç duyar mı?
(Tanıtım Bülteninden)
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.