Otobiyografi ile biyografinin iç içe geçtiği çalışmalara bir hayatın tıpkıbasımı diyebilir miyiz? Bu soru bende hep vardır. Günce tutmanın, yaşanmışların sağlaması olarak ele alınması da nedense tartışılmaz. Yine de yazan için bir yol haritası görevi yaptığı kesin. Benim gibi, yaşadıklarını açıklama cimrisinin özel notları yok bile denebilir. Belleğin beş duyuyu da içerdiği çok boyutlu taşıyıcılığına inanırım, oldum bittim. Özne olmak, bende alabildiğine eksilerdedir.
2008 TÜYAP'ın 1968: 40 Yıl Önce 40 Yıl Sonra başlıklı etkinliğine fuar onur yazarı seçilince ürktüğüm konu kapımı çaldı. Hayatımla ilgili bir kitap yazılacaktı ve Faruk Şüyünla çalışacaktık. Onunla uzun bir tanışma sürecimiz de yoktu. İlk adımda koşullarımı, olmazsa olmazlarımı sıraladım. Beni yapmacıksız bir nezaketle dinledi ve böylece çalışmaya başladık. Karşılıklı içtenlik ve güven bizi başarılı bir sonuca götürdü.
Füruzan Adlı Bir Öykü bittiğinde kitaba katkısı olan arkadaşlarla Farukun evsahipliğinde bir gece buluştuk. Hem mutlu, hem hüzünlüydük. Aylar süren bu çalışma, aramızda bir şenlik gibi yaşanmıştı. Bitmesi bu şenliğe konan bir noktaydı.
Faruk Şüyünün ilk kitabı, Dünya Gazetesindeki değerlendirmelerinin bir kolajı. Çevresine gösterdiği dikkat ve duyarlığa tanık biri olarak Beklemek ve Ummakın ilgiyle okunacağını düşünüyorum. İşte tam burada değerli şair Gülten Akının benzersiz dizelerini anımsamalı: "Ah kimselerin vakti yok, durup ince şeyleri anlamaya."
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.