Aynaların içi insanlarla dolu. Görünmez insanlar bizi görür. Unutulmuşlar bizi hatırlar. Biz aslında onları görürüz görürken kendimizi. Peki, biz gidince, onlarda mı gider?Eduardo Galeano’nun bu sorusu öykü kitabımı oluştururken hep aklımdaydı. Anılar, hafıza, bellek, kent bellek konularında yazdığım için yaşananlara ayna tutuyorum genelde. Bu kitabımda daha çok İstanbul bellekleri var, sarnıçlar, Bizans saray kalıntıları, unutulmuş metruk evler, eski hanlar, geçmiş zaman müzisyenleri, Kösem Sultan, Misbah Muhayyeş’in kedisi, Arkeoloji müzesinde Medusa heykelleri zamanın aynasından bakarken, İnstagram fenomeni şefler, Rock Müzik, hapiste bir Boğaziçili, Feshane’de bir tablo, zengin Araplar, Cihangir’de bir merdiven güncel aynamdan yansıyor. Abdullah Efendi’nin aynasından Paris’e yolu düşen kadın okur, ‘sırları’ dökük gümüş bir aynada geleceğini arayan kız, Mardin’de Süryani kuyumcunun antik aynadasında kaybolan turist, evrenin kütüphanecisi, belleğini kaybetmiş bir eski diller uzmanı, aynı aynadan hayata bakmak isteyenler, aynalara bakınca kimseyi göremeyenler...Hepsi sayfalar arasında AYNALARIN derinliklerinde öykülerini fısıldıyor.
(Tanıtım Bülteninden)
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.