Giysileri yığınlara ayırdım. Erkeklerin kıyafetleri sağa. Kadın elbiseleri, etekler ve bluzlar sola. Ceketler sağda ayrı bir yere. Çocuk giysileri, arkamda. En güzeli çocukların giysilerine dokunmaktı. Lekeli ve kenarları aşınmış. Bazen bir yama ya da küçük bir cep ve esnediği için şekli bozulmuş başka bir cep, bazen parlak iplikle işlenmiş bir nakış, bir çiçek. Kelebek. Palyaço. Ah. Giysilerde düzenli bir ev kokusu vardı. Sabun ve naftalin kokusu. Elbiseler arasında annemin önlüğünü buldum. Büyük cepli mavi bir önlük. Titreyen parmakları cebe sokuyorum. Ne aradığımı bilmiyorum, ama hiçbir şey bulamadım. Önlük krep ve sosis kokuyordu. Ağzım sulandı. Önlüğü almak, gömleğimin altına saklamak istedim. Arkamda duran ve gözünü üstümden ayırmadan çalışma tempomu izleyen uzun boylu SS adam yüzünden cesaret edemedim.
“Malka Adler’in yazdığı gibi yazmak büyük cesaret ister: yumuşatmadan, süslemeden, hayal gücüne yer bırakmadan.”
Yehudit Rotem, Haaretz-International New York Times
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.