“… Suskunlaştı birden, sol eliyle morarmış diğer elinin parmaklarına dokundu. Başına gelenin nedenini anlamaya çalışıyordu sanki! Aynı elin yardımıyla ağrılı parmakları birbirinden ayırdı, okşadı, sıktı, avuçladı. İçimin acıdığını hissettim. Ya kesilirse o el, o kol? El, ayak ne kadar önemli! Eli olmasa, hele iki elini birden kaybetse insan nasıl yaşar? Donunu indiremez, çekip kıçını bile örtemezsin. El olmazsa alkış olmaz. İnsanın ömrü boyunca alkışlayamamasını o ana kadar hiç düşünmemiştim. Ne büyük eksiklik! Kuşkusuz bütün organlar değerli. Ancak, in-sanı insan yapan elle beyindir belki de. Beyin düşünüp tasarlar, el yapar desek yanlış mı olur? Göz de okşar elbette. Ama elin tene dokunması apayrı bir şeydir. Tıpkı anamın yaptığı gibi. Kuşkuyla, korkuyla, tedirginlikle bile olsa! O an bütün düşünceleri, duyguları, yaşamı elinde bütünleşmiş gibiydi. Oturduğu sedyede ibadet edercesine birkaç kere eğilip doğruldu. Kendisiyle konuşur gibi ‘zor bir hayat geçirdik’ diye mırıldandı: ‘Siz yetişip iş sahibi oluncaya kadar çok eziyet çektik, çok yokluk yaşadık. Çocuklarıma çok emek verdim. Çok fedakârlıkta bulundum. Her zaman onları düşündüm önce. Çocuklarım okusunlar, adam olsunlar istedim hep. Onların iyiliği için çok çalıştım, çabaladım. Ama emeklerim boşa gitmedi. İçim rahat artık. Ne yaptıysam hepinize helal olsun. Hepsi helal olsun!’ dedi. Dinlerken ürperdim. Birkaç saniye donup kaldım. Anam veda konuşması yapıyor gibiydi…”
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.