Felsefenin özgürlük serüveni, bir, bakıma insan aklın’ın başkaldırı ve özgürleşme tarihidir. İnsanlığın kültür ve düşünce tarihinde, insana özgü ve onun en önemli başarılarından biri olan bu olgu nasıl ortaya çıkmıştır? Onun doğuşunda insan doğasının, toplumsal strüktürün ve iktisadî faaliyet ve çevre faktörlerinin etkisi nedir ve ne orandadır? Tüm bunların yanıtları kısmen felsefe tarihlerinde ve felsefeye giriş niteliğindeki eserlerde dile getirilmiştir. Ama asıl yanıtlarını filozofların kendi düşüncelerinde, eğer varsa, kendi sistemlerini izah eden eserlerinde veya ele aldıkları problemlere ilişkin açıklama ve temellendirmelerinde bulabiliriz.
Aynı zamanda buna filozofların kendilerininki de dahil olmak üzere; diğer filozofların görüş, düşünce, değerlendirme ve sistemlerine ilişkin getirmiş oldukları eleştirileri de katmalıyız. Çünkü felsefe eylemi, bir tez üzerinden kendisini var edebileceği gibi bir antitez olarak da karşımıza çıkabilir; hatta bir bakıma çıkmalıdır. Hiçbir açıklama ve temellendirmeyi mutlak ve nihaî gerçeklik olarak görmemelidir. Bunun aksi eylem ve dogmalar, insan düşüncesine büyük bir saygısızlıktır. Unutulmamalıdır ki mutlak gerçeklik, kendisinde sonsuz perspektifleri içermekte ve bunları her çağ ve yeni düşünürle birlikte yeniden serimleme yeteneğine sahip olabilendir. Gerçekten de perspektivizm, hakikat zemininde bir eksiklik değil; bir çeşitlilik ve zenginlik olarak insan haysiyetine daha yaraşır bir durumu imlemektedir.
(Tanıtım Bülteninden)
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.