Önceden hazırlandığı halde Yayını en sona kalan Hasan Basri Çantay’ın Akifnâme’si; Eşref Edip’in (2 cilt) ve Midhad Cemal’in Mehmet Akif’leri; bu dört büyük cilt, Akif hakkında bugün en temel kaynaklarımız arasında sayılırlar. Dolayısıyla bu dört cilt, Akif konusunda yapılacak her türlü çalışmalar için, sağlam birer hazine değerindedirler. Kaldı ki bu husus, bugünden geriye bakarak çıkarılan bir sonuç olmayıp, daha 1939 şartlarında farkına varılmış bir kaziyye hükmündedir.
Rahmetli Osman Nuri Ergin ise bir yazısında,bu çalışmaların her birini, birer “irfan abidesi” olarak telâkki eder. Sonra da bunları, Mehmet Akif’in Edirnekapı’daki mezarının başına, dört sütun hâlinde diker.
Merhum Nurettin Topçu’nun; “Edebiyat ve sanat tarihimizde Akif’in yeri, derinlikte Yunus’ların ayakucunda ise de, azametle parlaklıkta Fuzûlî’lerle Sinan’ların başucundadır. Akif, yalnız yirminci asrın Müslüman-Türk şairi değil, dokuz yüz yıllık tarihimizin en yükseklerde duran terennümcüsüdür. O koca bir tarihin türbedârıdır.” Diye anlatmaya çalıştığı
Akifname bir yönüyle Mehmet Akif’e dair hatıraları, bir yönüyle de Akif’i tanıyan, seven, sevmeyen geniş bir çevrenin intibâlarını ihtiva eder. Ayrıca eser, Hasan Basri Çantay gibi âlim bir kişiliğin şahitlik ettiği, fakat kırılmalar şeklinde devam eden uzun bir dönemin de aynası mesabesindedir.
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.