Ocağın etrafında toplaşıp ninesinin sesinden masallar dinleyenler dünyadaki günlerini sürdüler. Bizse az gittik uz gittik, dere tepe düz gittik, bu günlere eriştik. Öykü durur mu o da gitti, pek badireler atlattı, pek vadiler aştı. Arada bir çığır açıldığı olduysa da, masalların o eskimeyen sesi dönüşerek öykülerde kendine yer edinmeyi daima başardı. Epiğin güçlü kökleri süzüle süzüle ince ve zarif yapraklara dönüştüler.
Mitler ve masallardaki kahramanlar don değiştirip üzerlerine zamanımızın kıyafetlerini geçirdiler. Kahramanlar değişir de yaratıklar durur mu? Devler, umacılar, ejderhalar, alageyikler, peri kızları, gulyabaniler tebdil-i kıyafet eylediler. Dememiz o ki, ölen hayvan imiş, arketipler ölesi değil!
Elbette oturup masalları yeniden yazacak değildik. Yine de, masal yaratıklarını kullanarak bugün nasıl öyküler yazılır merak ediyorduk, heyecanlanıyorduk. Heyecanımızı paylaşanlarla birlikte kendimize bir ocak bulup anlatmaya başladık. Geriye ve ileriye doğru ama sonsuz bir “şimdi”nin içinde yeniden az gittik uz gittik, dere tepe düz gittik… İşte bu kitap odur!
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.