Abanoz Kule, Fowles’un doğa ve insan, yaşamla sanat ilişkisine adeta ressam gözüyle bakışının örnekleriyle dolu. İki genç kadının eşliğinde Fransız taşrasına çekilip kendini dünyadan yalıtmış yaşlı bir ressam, son yapıtının elyazması yok olmuş başarılı bir yazar, ortaçağda geçen bir aşk öyküsü, kaybolan bir adam ve güneşli bir pazar günü ailece yapılan bir piknik. Fowles’un imgelerle yüklü betimlemeleri, esrarengiz olay örgüleri ve gizemli karakterleri, bu öykülerin ortak noktaları. Sanat akımlarını, anlam ve değeri, kimlikle kişiliği, kabul görenle aykırıyı, kadınla erkeği, yaşamla ölümü yüzleştirerek topluma ve bize ayna tutan Fowles, seçimlerimizin arkasında yatan “asıl biz”i kışkırtmaya devam ediyor bu romanında da. Abanoz Kule’nin sanatı, tarihi ve nesiller arası uzlaşmazlıkları sorgulayarak yeni bir bakış açısı vaat ettiği söylenebilir. Ancak bu vaadi gerçekleştirecek olan okurdur. Çünkü Fowles her zaman olduğu gibi bu kitabında da karakterlerine “seçme özgürlüğü” tanıyarak okuru kendi bakışını oluşturma ayrıcalığına davet ediyor. Bu ayrıcalıktan yararlanabilmek için arkanıza yaslanın, derin bir soluk alın, yakalayacağınız her bir ayrıntıyla başka bir yöne çekilmeye hazır olun. Sanatla doğanın, gerçekle yanılsamanın, orijinalle taklidin birbirine geçtiği, anlamların ansızın yer değiştirmesinin yarattığı gerilimin tadını çıkarın...
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.