Osmanlı tarihinin en çok tartışılan devirlerinden biridir, II. Mahmud Devri. Kendisi de bir hattat olan Talip Mert, II. Mahmud’un siyasî çevresinin bir hayli karışık olmasına rağmen, sanat çevresinin ne kadar şaşaalı olduğunu bu çalışmayla göz önüne sermektedir. Bu kadar karışık bir ortamda bu sanatkârların nasıl yetiştiği, ne şekilde yetiştiği gibi akla gelebilecek bazı suallere de cevap olabilecek özel şartları ortaya koyma gayretinde olan bu çalışmada, o devrin sanatkârlarından hattat ve bestakârlar tanıtılıp, inkılapların Batılıların bitip tükenmeyen entrikalarına rağmen yapıldığı anlatılmaktadır. Devletin siyaseten hayli badire atlattığı ve çok sıkıntı olduğu bu zaman diliminde, çalışmaya konu olan bu sanatkârların varlığı kültür tarihimiz için hakikaten bir teselli kaynağıdır. Hattat olarak bir Mustafa Râkım, bestekâr olarak bir Hammâmî-zâde İsmail Dede tek başlarına bu devri tezyin edecek çap ve kudrette büyük sanatkârlardır. Her ikisi de sahalarında gerçek birer efsanedir. Fakat bu devir sadece bu isimlerden ibaret olmayıp, onlar kadar kıymetli eserler vermiş daha birçok hüner sahibi insanı barındırmıştır. II. Mahmud, II. Osman’dan (Genç Osman) beri gündemde olan ve yalnız ordunun ıslahını esas alan anlayışın kâfi gelmeyeceğini, devlette köklü ıslahatlar yapılıp mevcut müesseseleri modernize etmedikçe devletin bekasının mümkün olamayacağını kavramış bir hükümdardı. Ne yazık ki II. Mahmud’a inkılapların neticesini görmek nasip olmadı ama bugüne bir hazine bırakan isimlerin yetişmesine destek olan, sanatı yaşatan bir hükümdar olarak da tarihe adını yazdırdı. Eğer II. Mahmud hünkâr, hakan, sultan değil de Mahmud Efendi, Mahmud Bey, Mahmud Ağa da olsaydı iyi bir hatttat, güçlü bir bestekâr ve şair olarak sanat tarihinde yine yerini alacaktı.
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.