İstanbul 19. yüzyılın ortalarından itibaren pek çok Batılı entelektüelin kendini adeta uğramak zorunda hissettiği bir yerdi. Bu ziyaretçilerden eli kalem tutanlar mutlaka bir seyahatname yazar, çoğunlukla da tarihe karışmış Doğu Roma’yı ve gerçekte asla giremeyecekleri haremi anlatırlardı. Ancak bu kenti benimsemiş olan ABD’li edebiyatçı Francis Marion-Crawford, köşesiyle bucağıyla, sokaktaki insanlarıyla bambaşka bir İstanbul anlatmıştı. İnsanların ev ve sokak hayatlarından yeme içme alışkanlıklarına, Kapalıçarşı’daki alışveriş âdetlerinden Atpazarı’ndaki hayal kırıklıklarına kadar pek çok şey... Yaşadığı dönemde hak ettiği üne kavuşmuş bir edebiyatçı olan Crawford, göçüp giden kuşaklardan dinlediğimiz İstanbul’u, kendi gözlem gücünün ayrıntıcılığıyla da bezeyerek, dostu Edwin Lord Weeks’in ülkemizde tanınmayan çizimleriyle sunuyor. Francis Marion-Crawford (1854-1909) Bostonlu zengin bir ailenin çocuğu olarak İtalya’da doğdu. ABD’deki öğrenim hayatının ardından 1869’da Roma’ya döndü. Yabancı dillere ve kültürlere ilgisi çok büyüktü. Aralarında Türkçe’nin de bulunduğu 20’ye yakın dili rahatlıkla konuşup yazabiliyordu. Sanskritçe çalışmalarını ilerletmek üzere gittiği Hindistan’da hayatı değişti. Geçimini sağlamak için gazete editörlüğü yapmak zorunda kaldı. Ancak bu süre içinde tanıdığı insanlardan ve dinlediği hikâyelerden yola çıkarak yazdığı roman, kariyerinde bir dönüm noktası oldu. ABD’de kısa sürede tanındı ve yaygın olarak okunmaya başladı. 1884’te İstanbul’da evlendi. Bir yıl oturduğu İstanbul’u 1890’lı yılların ortalarına kadar pek çok kez ziyaret etti. Sicilyalı aileleri ve mafyayı, dört romanıyla ilk kez edebiyata taşıdı. 40’a yakın romanının yanı sıra tarih ve gezi kitaplarıyla küçük bir servet kazanarak yaşadı.
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.