1-Bahçe köyü, her zaman olduğu gibi şen şakraktı. Kuşlar neşe içinde cıvıldıyor, kurbağalar, “ku vak vak vak” diyerek onlara eşlik ediyordu. Çocuklar oyun oynamak için köyün beş yüz metre ilerisindeki meydana doğru yürüdüler
2-Hz. Ebubekir, hafifçe irkilip başını kaldırınca, adamın hüzünlü yüzüyle karşılaştı. Ona daha dikkatli bir şekilde baktı. Rüyadan uyanmış gibi silkildi.
3-Hava oldukça sıcak ve bunaltıcıydı. Kısa süren bir suskunluktan sonra: -Yol arkadaşın kim? -Yol arkadaşım sensin. Hz. Ebubekir’in göz kapakları yavaş yavaş nemlenmeye başladı.
4-Bir gece vaktiydi. Her yer karanlık, sokaklar boş ve sessizdi. Bu karanlık geceyi aydınlatan tek bir şey vardı o da gökteki yıldızlardı. Bu soğuk gecede Hz. Abbas yatağın içinde bir o yana bir bu yana yuvarlandı durdu.
5-Hz. Ömer hayretler içinde sordu: “Ey anne! Bu ne hal, yavrular niye ağlıyor?” Zavallı kadın derin bir ağ çekerek: “Yavrularım iki günden beri açtırlar. Pişirecek hiçbir şeyim yok.
6-Arkasından Hz. Abbas da yürüdü. Yol boyunca ağzından tek kelime çıkmadı. Doğruca devlet hazinesine vardılar. Halife, bir un çuvalı seçerek bir yana koydu. Hz. Abbas’ın eline ise bir yağ kabı tutuşturdu.
7-Sevgili Peygamberimiz(sav) hayatta iken Hz. Osman’ın ilerde sıkıntı yaşayacağını söylemişti. Hz. Osman bu sözleri dün gibi hatırlıyordu. Bu sözler aklına gelince gözyaşlarını tutamıyordu.
8-Vakit epey ilerlemiş iftar vaktiydi. Yemeğe oturdu. Kendisine su verilmesini istedi. Su istediği kişi başını önüne eğerek: “Asiler suyu da kesmişler. Bu acı sudan başka bir şey yok” dedi.
9-Sevgili Peygamberimiz, “Otur” cevabını verdi. Amr, üç kez aynı şeyi tekrarladı. Üçünde de Hz. Ali , “Ben çıkayım” dedi.
10-. Madem bu yaşta namaz kılmaya başlamışlar onlara yardımcı olmak en güzel şeydi. İki kardeş başladılar abdest almaya. Bu sırada yaşlı adam da büyük bir dikkatle onları izliyordu.
(Tanıtım Bülteninden)