Hüseyin Dayı:
Çarıklarım eskimişti. Ayaklarıma taşlar ve dikenler batıyordu. Başçavuşuma göstererek yeni bir çarık istedim. Başçavuşum depoda çarık olmadığını, çarık tamircisine götürüp tamir ettirerek idare etmemi söylemişti.
Abdurrahman Efendi:
Esir düştüğüm İngilizlerin kampından kaçarken, yolda Arap çetelerinin eline düştüm. Çeteler, bütün giysilerimi aldıktan sonra beni ne yapacaklarını tartışıyorlardı. Biri gözlerini çıkarıp bırakalım derken diğeri köprüden atalım ne olacak bakalım gibi sözler söylüyorlardı. Arapça bildiğim için konuşulanları anlıyordum ve çaresizce yüzlerine bakıyordum.
Gülsüm Nene:
Öşür sirkat diyerek malımız, savaş diyerek yavrularımız alınıp götürülüyorlar, birçokları geri dönmüyordu.
Osmanlı'nın son, Cumhuriyet'in ilk yıllarında bu toprakların gerçek sahibi olan Anadolu insanının içinde bulunduğu dramı anlatan bir eser. Devletin sadece askerlikte ve vergi toplarken hatırladığı, Türk milletinin yoksulluk ve açlıkla mücadelesi içler acısı. Özellikle Abdurrahman Efendi'nin Arap çöllerindeki savaşı ile Gülsüm Nene'nin açlıkla sınavını okurken duygulanmamak mümkün değil. Hele bir de bunun gerçek bir hikâye olması ayrı bir acı.
Hüseyin Giray ÜLKÜ-Öğretmen
(Tanıtım Bülteninden)
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.