Amerikan sinemasının dâhilerinden David Mamet, hem oyun ve senaryo yazarlığında hem de yönetmenlikte, bilhassa dehasından yola çıkarak, kendisine özgü bir kanal oluşturabilmiş bir isimdir. Mamet, sinema üzerine yazdığı kitaplarda da bu özelliğini açıkça ortaya koyar. Daha önce yayımladığımız Film Yönetmek Üzerine kitabında gördüğümüz o dehayla, Bıçağın Üç İmgesi’nde daha net bir şekilde karşılaşırız. Bıçağın Üç İmgesi, Mamet’in dehasını, dramaya imgesel bakışını, tarihsel, politik ve “literal” anekdotlar üzerinden sinematografik, dramatik ve sanatsal olana dair görüşlerini sunuyor okura. Bu kitabın her bir cümlesi, deyim yerindeyse, imbikten geçirilmiş ifadelerdir. Bıçağın Üç İmgesi, bu yönüyle, bir fragmanlar serisini andırıyor.
Yazar bu kitabında, kimi kavramları da, yine kendisine özgü o üslubuyla, masaya yatırıyor. Kavramlar bu kez, Mamet’in gözünde ve üslubunda, daha önce hiç olmadıkları birer şeye dönüşüyorlar. Bu kavramlar, “sanatsal alan”ı belirlemek, daha doğrusu o alanı tersyüz etmek üzere, diktatörlük ve özgürlük, sanat ve eğlence, varlık ve yokluk gibi başka kavramlarla karşılaşıyor, iç içe giriyor, cebelleşiyor.
Sinema dizimizin üçüncü kitabı Bıçağın Üç İmgesi, Edebi Şeyler’in de 99. kitabı olarak okurlarının karşısında!
Leadbelly olarak da bilinen Huddie Ledbetter şöyle demişti: Bir bıçak alırsınız, onu ekmeği kesmek için kullanırsınız, böylece çalışmaya gücünüz olur; onu tıraş olmak için kullanırsınız, böylece sevgilinize güzel görünürsünüz; sevgilinizi bir başkasıyla yakaladığınızda, bıçağı onun yalancı kalbini kesmek için kullanırsınız.
Bıçağın ortaya çıkışı, düzeni seven, hakarete uğramış zihnin dehşetle yüzleşebilme çabasıdır.
(Tanıtım Bülteninden)