Öğlen güneşi odanın camlarından içeri dökülüyordu. Üç deha, bir masa etrafında oturdu. Bunlar Aaron T. Beck, Albert Ellis ve Viktor Frankl her biri psikoloji alanının ayrı bir ikonu... Beck, güneş ışığı altında parıldayan beyaz saçlarıyla dikkat çekiyordu. Gözlüklerinin arkasında, düşünceli ve analitik bir gözler vardı. Her ne kadar yaşını gösterse de, yüzündeki çizgiler hâlâ merakla doluydu. Yanında, Albert Ellis oturuyor biraz daha enerjik ve açık sözlüydü. Söylediği her kelimenin ardından, yüzündeki iri gözlüğünün arkasında beliren kurnaz bir gülümseme vardı. Üçüncü adam, Viktor Frankl, sessizce oturuyordu; ciddi ve içe dönüktü. Yüzündeki ifade, yaşadığı zorlukları ve çözüm arayışını ifade ediyordu. Her biri, kendi düşünce okullarının lideri ve savunucusu olan bu üç adam, her ne kadar farklı görüşlere sahip olsalar da, bir amaç için bir araya gelmişlerdi: İnsan zihninin karmaşasını, bireysel ve toplumsal problemlerin üstesinden gelme çabasını anlamak. Uzun sürecek sohbetimizin ilk sorusuyla başladık...
(Tanıtım Bülteninden)
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.