“Dünyaya geç kalış olarak geldim, bu çağ benim zamanım değil, bu görünen şehir, şu sorgu odası, sıkış sıkış betonlar, renksiz bir tavan, esrimeler, kalkışımlar, içerdekiler, eskimiş bir zamanın ressamıyım ben vaktinden çok sonra doğma lanetiyle, dünyaya gelmesi gereken çağından çok sonra ayak basan yeryüzüne, belki de Cezanne’dan önce gelmeliydim.” “Çirkinliği de içinde barındırabilecek kadar güzel, bütün kötülükleri kapsayacak bütün akşamüstlerini saracak, bütün sıkıcılıklara kucak açacak, bütün boğucu zamansal artıkları sırtlayacak kadar güzel, suratının dağıtılmasına izin verecek kadar güzel, kırışıklılara meydan verecek kadar güzel, kezzaba, yaraya, girinti ve çıkıntılara, çukurlara ve deliklere yol açacak kadar güzel. Güzelin bir karın ağrısı gibi görünmesi yerine kendi iç bağırsaklarında dünyaya ve kendine karşı haykıran bir nöbet değişimi gibi olması daha makul ve daha insancıl.” “Bir topluluğu aslında ve gerçekten topluluk yapan şeylerden biri mensuplarının sırlarının olmasıdır, bu da elbette ortak yaptıkları bir işle mümkündür, yani bir işe bulaşmış olmaları gerekir, bu işin de yasal olması onu haliyle sır kılmayacağı için demek ki yasadışı ve herkesten saklanması gerekecek, topluluğun dışındaki hiçbir yakınlığı yakınlık olarak saymayacak bir sırla mümkün olabilecektir ve bunun da bir soygun olmasından daha doğal ve daha masum bir şey düşünülemez bile.” Sanat, gerçeklik, yanılsama, soygun, düzenbazlık, hile, süs, alay, aldatma, aldanma ve elbette bütün bunları başına saran bir soygun; anlatmanın sorguya çekilmekle birbirine karıştığı, bulanıklığın ve netliğin romanı, kısaca bir soygunun anatomisini anlatmak yerine onun avurtlarını anlatan; çeperleri ve çevresi dar ama çenesi ve boğazı geniş bir alacalık.
n
(Tanıtım Bülteninden)
n