Bir ömür dediğinde bir çift dudak, öylesine uzun, heyecanlı ve muhteşem gelir ki, tarifi mümkünsüz o uçsuz bucaksız konak…
Ebediyen teslim olup, tutunup gidesin gelir, sorgusuz sualsiz… Ne acıkacağın, ne susayacağın, ne üşüyeceğin, üzüleceğin, özleyeceğin, gözyaşı dökeceğin ne de, ne deler gelir aklına.
Dayamışındır sırtını bir kere… Her tökezlediğinde elinden tutacak, önündeki tümsekleri kaldıracak, her duraksadığında yanında, ufkunu yeniden açacak ve her defasında bir ömre, bir ömür adayacak gizeme.
Ya bir sevdadır o, ya bir dost yüreğe girmiş ya da bir evlat, yani, öyle ya da böyle Yaradan’dan emanet…
Aslına bakarsan emanetlerle doludur hayat. Bir kere bu can en büyük emanet iyi bakacaksın ona, hoş tutacaksın, boş bırakmayacaksın. İllaki içine bir yaren koyacaksın, baş tacı yapacaksın, gönlünün mertliğine yakışır şekilde koruyup kollayıp ömürlük sahip çıkacaksın. O seni anlatacak sen onu, konuşmadan, yazmadan, çizmeden…
Bir ayna misali ona tuttuğunda ışığı, kendini göreceksin, kendine tuttuğunda onu. Bağlamanın adı olacak, şiirinin tadı… Mest edecek herkesi hep, duyulduğunda hikâyenin feryadı.
Güzel anılar bırakacaksın akıllarda, efsane dokunuşlar… Çünkü kiminin aklında bunlar kalır hep, kimininse kötü hatıralar. Kimi hatırladıkça tebessüm eder mutlu olur için için, kimi tekrar tekrar yıkılır, öfkelenir gereksizce her defasında…
İşte böyledir bu dünya. Kıymetini bilen yaşar şiir tadında, bilmeyense heder olur gider, tirajı komik bu büyük oratoryo da…
İster efsane yaşa, ister mazbut, sessiz veya hoyratça. Mutlaka vardır herkesin sahnesinde acı tatlı, şeceresini bile tutamadığı onlarca hatıra. İşte bu yüzden herkes hayatını yazdığında roman olur ona.
Şiir gibi yaşanmıştır an be an her hayat sahibinin perdesinde ve kitap olur hepsi birden sahneleri birleştirdiğinde.
Her şiir bir kitap, her kitap bir hayatsa,
Ve işte bu kitap, hediyem olsun çocuk sana…
(Tanıtım Bülteninden)