Taki Akkuş' un hikayeleri modern Türk öykülerinin gündelik hayatı kavrayış derinliği, anlatım zenginliği ve okurunu alıp götürmedeki enerjisi bakımından romanlardan geriye kalmıyor. Onun hikâyelerin de önce verili ideolojik nesne ve ona bağlı evren, ona bağımlı imge yani ideolojik imge sistemi, ardından, önce yeni bir algılama ve anlamlandırma düzlemi, onun belirleyiciliğinde kurulmuş evren, doğrudan doğruya bu evrenin temellendirmeye çalıştığı, özünü oluşturduğu imge dizisi ve onun yörüngesinde oturmuş nesne, yani yeni bir imge sistemi görülür…
Onun hikâyelerini okurken kişi kendisiyle savaşmasını ve yenmesini, kendini dönüştürmesini, hayatı bir sorun olarak algılamaya çağıran çarpıcı ve sarsıcı olaylarla baş başadır. Geçmişimiz, kimliğimiz, Doğu ile Batının engin kültürleri arasında kendimizce ve kimi zaman kendimiz olamadan duruşumuz, tereddütlerimiz, sukuttan aldığımız haz, kendi kültürünü üreten, ürettikçe harcayan, ruh gezintilerimiz, yumuşak ama derin sorular, bütün bunlardan bize kalan huzursuzluklarımız ancak onun hikâyelerin de dillenir.
Akkuş'un hikâyeleri Orta Anadolu'nun yaşam biçimi, bir halkın portresidir. Bu hikâyeler, vahşi ve muhteşem bir türküye benziyor. Güçlü, sade ve insanı deli eden, sözlü edebiyatında sesidir o. Türk halkının çeyrek yüzyıllık siyasal haritasını, Orta Anadolu türküleri gibi, hem bir proleter destanı hem de Bin bir Gece Masalları gibi anlatır. Özgün ya da bilge bir anlatıcıdan çok daha başka bir şey olduğunu, halkı sanki gerçekten tek bir bütünmüş gibi, kişileri de anlatımı da aynı şiirsel imgelemi ve aynı büyüleyici çekiciliğiyle bir bütün olarak taşır. Onu okumak yaşamın kendisini anlamaktır. Korkusuz bir kahraman gibi yazar o! Yazdıkça bilgeleştiriyor insanı. Akkuş'un öykülerine geç ulaştığım için kızıyorum kendime. Sanırım yazdıklarıyla öykücülüğümüzde yeni bir yol açıyor bize…
-Nezihe Altuğ-
(Tanıtım Bülteninden)
Sayfa Sayısı: 184
Dili: Türkçe
Yayınevi: Sarissa Yayınları