Yetimdi, üvey evlat ve yok yoksul bir çocuktu. Daha gençliğinin ilkbaharında vatan aşkından dolayı sürülüp işsiz kaldı. nYatağından daha çok, siperlerde yatıp kalktı. Böbreklerinden hastalanıp ağrılar ve sancılar içinde yaşadı.nCephelerde kolundan, ciğerinden, eğe kemiğinden yaralandı.nŞarapnellerle vuruldu gözünden, göğsünden.nDerken karaciğeri iflas edip, acıların burgacında döndü durdu.nKısacık yaşamında hemen her acıyı ve hemen her kahrı yaşadı.nDurmadı, dinlenmedi, direndi.nSonunda…nDüşmanlarının bile imrenip takdir ettiği bir koca lider oldu.nHalkına; direnmeyi, korkmamayı, düşünmeyi öğretti.nVe dünyada ilk kez milletinin iradesinin tecelli ettiği günü; işte o günü en çok sevdiği varlıklara “Çocuk Bayramı” olarak ilan etti.nO, 17 Ekim 1922 yılında Bursa’da kendini karşılayan çocuklara:
“Küçük hanımlar, küçük beyler;nSizler hepiniz, geleceğin bir gülü, bir yıldızı ve ikbal ışığısınız. Memleketi asıl ışığa boğacak olan sizlersiniz.Kendinizin ne kadar önemli, ne kadar değerli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız… Sizlerden çok şeyler bekliyoruz.” nİşte bu roman; Atatürk’ün direnen ve devrimci kişiliğinin ve adını kendi koyduğu manevi evladı olan Ülkü’nün şahsında bütün çocuklarla paylaşmak istediği hasretlerine tutulan bir ayna!nBu roman, “Yurtta barış, dünyada Barış” öz-savını gerçekleştirecek olan bütün çocuklara armağan edilmiş bir rehberdir.nBu roman, bütün akıl dışılıklara karşı özgün aklın bir başkaldırısıdır.
(Tanıtım Bülteninden)
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.