Eğer gelişmek, tekâmül etmek istiyorsak, eşimizin, hayat arkadaşımızın da gelişmesine, sadece müsade etmek değil, bunu teşvik etmek ve bunun da ötesinde, yaratıcı bir çaba ile bu gelişmeye iştirak etmek gerekir. Ferdî olarak yaşamayı hedeflediğimiz, yaratıcılık, bağımsızlık, yeterlilik, maddi/manevi güçlenme ve benzeri kişilik özellikleri mutlu olmak için yetmez. Mutluluk ancak beraberce yaşandığında tamamlanır, kalıcı olur. Bu manada, gerektiğinde insan, eşi için bu yönlerinden feragat da edebilmeyi bilmelidir. O zaman, bu yalıtılmış “sözde” ferdî tekâmülün yanı sıra, daha anlamlı bir alternatif ikili varoluş tarzı doğar: Beraberce tekâmül hâli. Benim “can”ım yerini usulca, ikimizin "Can"ına bırakır ve bu “Can”, 1 + 1 = 2’den daha büyük bir değerdir.
Yaşadığımız şu narsisizm, bencillik, menfaatperestlik çağında, kulağa ne hoş geliyor değil mi? Ticari anlaşma gibi evlilik akitleri, karşılıklı çıkar beraberlikleri, al-kullan-at ilişkileri yerine beraberce muhteşem bir tarih yazmak, gelecek nesiller için örnek bir "efsane" olmak. İstatikler, bir yandan evlenme yaşının hep daha ileriye doğru kaydığını gösterirken, boşanmalar da gittikçe artıyor. Baş döndürücü bir hızla, kadın erkek herkes ne pahasına olursa olsun mutlak etkinlik, güç, kazanç peşinde. Peki yaşamak ve yaşatmak da mümkün değil mi? İşte müşterek/beraberce tekâmül, sanki böyle bir ümit kapısı aralıyor.
Bu kitabın psikolog ve psikiyatrların yanı sıra, psikolojiye ilgi duyan genel okuyucuya da yeni değerler kazandıracağını düşünüyorum. Özellikle evlenme çağında olan gençlerin, "Evlilik kişisel gelişimimi engeller mi ?" sorusuna cevap verecektir. Birbirlerini tamamlayan eşler, yalnız yaşayan insanlara göre daha sağlıklı, daha mutlu ve daha başarılıdırlar. Böyle aile hücrelerinden teşekkül etmiş bir toplum da daha dengeli olur.
(Tanıtım Bülteninden)