Antoine de Saint-Exupery

Exupery, 29 Haziran 1900 yılında beş çocuklu Aristokrat bir ailenin üçüncü çocuğu olarak Fransa’nın Lyon şehrinde dünyaya gelmiştir. Küçük yaşta babasını kaybeden yazarın annesi kültürlü bir kadın olunca çocuklarına ilk öğretmenliği de kendisi yapmıştır. Fakat oğlu Antoine de Saint-Exupery derslere çok ilgili ve başarılı bir çocuk olmamıştır. O’nun daha başka mekanik bir şey olan uçaklara her zaman ilgisi olmuştur. Evinin yakınında olan havalimanına gizlice gidip sürekli uçakları izleyen Exupery 12 yaşındayken bir pilot uçağına alıp uçurmuştur. Ailesinde baba kaybı yaşamış olmanın verdiği acı tam geçmeden bir de kardeşini kaybetmeleri ailecek çok fazla sarsılmalarına sebep olmuştur. Liseyi bitirdikten sonra pilot olmayı çok istemesine karşın annesini kırıp incitmek istemeyen yazar, annesinin isteği üzerine Askeri Denizcilik Okulu sınavlarına girmiş başarılı olamayınca Ecole des Beaux-Arts’ta mimarlık okumuştur.

Henüz 21 yaşında iken Birinci Dünya Savaşı’nın başlaması üzerine orduya çağırılan Exupery, eğitimine yarıda bırakıp orduya katılmıştır. Fransız Hava Kuvvetlerinde teknisyen olarak askerlik görevine devam eden yazar, Strazburg şehrinde çok sevdiği ve meslek olarak yapmak istediği pilotluk eğitimi almıştır. Askerliğini tamamladıktan sonra ailesinin yanına dönen Exupery, ailesinin ısrarı üzerine aklı pilotlukta kalsada Paris’te kamyon satıcısı olarak çalışmaya başlamıştır ancak ticarette başarılı olamamıştır. Bu dönemden sonra evlenmek isteyen yazar, 1922 yılında akrabaları aracılığı ile tanıştığı Louse de Vilmorin ile tanışıp nişanlanmıştır. Ancak evlenemeden ayrılmışlardır. 

1926 senesinde hayali olan uçmaya dönen Exupery, Toulouse-Dakar Hava Yollarında pilot olarak göreve başlamıştır. Yazı yazmaya kamyon satıcısıyken başlayan yazar, pilot olduktan sonra da yazmaya devam etmiştir. 1928 yılında bir dergide ilk hikayesi yayımlanmıştır. Yazmış olduğu kitaplar da yaşamından izler gördüğümüz Antoine de Saint- Exupery, ilk kitabı “Güney Postasını” 1929 senesinde yayınlanmıştır. Bu kitabında ayrılmış olduğu nişanlısından Genevieve olarak bahsetmiştir. Uçma tutkunu olan yazar, kitabında Fransa ve Kuzey Afrika arasında gerçekleştirdiği posta uçuşundan bahsetmiştir. Sık sık görev için gittiği Arjantin’de şiir, öykü, resim ve heykel gibi sanatın tüm dallarıyla ilgilenen Consuelo Suncin de Gomez Carrillo ile tanışan yazar bu çok yönlü kadından etkilenmiştir. Kısa süre içinde ise bu kadın ile evlenmiştir. “Gece Uçuşu” adlı romanında ise Arjantin’de olan yaşantısını anlatmıştır. Kitabı 1933 senesinde sinemaya aktarılmıştır.

1935 yılında Paris-Saygon arasında uçuş rekoru kırmak isteyen yazar, ilk denemesinde ölümden dönmüştür. Yardımcısı ile çöle düşen düşen Exupery, üç gün boyunca çölde mahsur kalmıştır. Çölden, bir bedevinin onları bulmasıyla kurtulmuşlardır. İkinci Dünya Savaşı başladığında sağlık durumu çok el vermesede Hava Kuvvetleri’nde askeri keşif pilotu olarak görev almıştır. Alman ordusu Fransa’yı işgal edince hem pilot hem de yazar olan Exupery, ülkesini terk ederek New York’a kaçmıştır. Burada da “İnsanların Dünyası” adlı kitabını yazmıştır ve kitabı National Book Award ödülünü almıştır. Yine New York’ta iken “Savaş Pilotu” ve Dünyada pek çok sanatçıyı etkilemiş olan ve en çok okunan kitabı Küçük Prens’i” yazmıştır. 

KÜÇÜK PRENS

Yaşamından izleri kitaplarında gördüğümüz yazar, kitabı Küçük Prens’i savaş sebebi ile gittiği New York’ta yazmıştır. İncil ve Marx’ın Kapital’inden sonra en çok okunan kitaplar arasındadır. Kitap ,her ne kadar çocuk kitabı gibi görünse de sanılanın aksine farklı bilgi birikimine sahip her yaştan her kültürden insana hitap etmektedir. Alegorik bir dile sahip olan kitap, bir pilotun Sahra Çölü’ne zorunlu iniş yapmasıyla başlamaktadır. Bu pilot yazarın kendisini temsil etmektedir. Kitap, başka bir gezegenden Dünya’ya gelmiş olan Küçük Prens ile tanışan pilotun O’nun maceralarını dinlemesiyle devam etmektedir. Yazar kitabında çocuk gözü ve duyguları ile büyüklerin giderek hayal güçlerini kaybetmelerini, birbirlerine karşı olan hırslarını, çocukken sahip olunan saflığın, karşılıksız sevginin,dürüstlüğün büyüdükçe kaybolduğunu, insanların rekabetlerini gözler önüne sermektedir.Küçük Prens’in maceralarını dinlerken bahsi geçen her karakter günümüzde var olan insanları tanımlamaktadır. Kitap, çocuk bakış açısından Dünya’yı ve erişkin insanları okuyucusuna gözlemletebilmiştir.

Içimizde ki çocuğa seslenelen yazar kitabını en yakın dostu Leon Werh’in çocukluğuna ithaf etmiştir. Dünya çapında pek çok dile çevrilen kitap 112 sayfa 27 bölümden oluşmaktadır. Türkiye’de en çok satılan çevirisi ise Tomris Uyar ve Cemal Süreya’ya ait olan çeviridir. Yazar, kitabında akıcı bir dil kullanmıştır. Okudukça merak ettiren ve bir çok kez okunabilecek bir kitap olması Dünya’da bu kadar çok okunmasının başka bir sebebidir.

Kitap kapağı ve içeriğinde olan bütün çizimler yazara aittir. Yazarın Küçük Prens’in gezegeninde yetişmiş olan “nadir bulunan gül” diye bahsettiği çiçek ise eşi Consuelo Suncin de Gomez Carrillo’dur. Yazarın kitabında pilot olarak kendini, yetişkinliğini anlattığı bilinmektedir. Bu çıkarımla “Nadir bulunan gül” Küçük Prens’in gezegeninde yaşadığına göre, Küçük Prens’inde yazarın içinde ki çocuğun tam kendisi olduğu söylenebilmektedir.

EXUPERY’NİN ÖLÜMÜ

Antoine de Saint- Exupery, Küçük Prens’i yayımlandıktan bir sene sonra katılmış olduğu ABD ordusu için çıktığı keşif uçuşundan bir daha dönememiştir. 31 Temmuz 1944’te kaybolan uçağının parçalarına, 1998 yılında Marsilyalı balıkçılar ulaşmıştır. Cesedine ulaşılamayan yazarın, bulunan uçağın O’na ait olduğu ise uçak parçaları arasında adının yazılı olduğu bilekliğin ortaya çıkmasıyla anlaşılmıştır. 1944 senesinde keşif için uçtuğu sırada Alman uçağı tarafından vurulduğu söylenmektedir. Bazı kaynaklar da ise uçağının teknik arıza sebebiyle düştüğü söylenmektedir. Yazar Exupery'nin “Bir Rehineye Mektup” adlı kitabı da bulunmaktadır. 

Cesedine ulaşılamayan yazar, belki de Dünyadan ayrılarak küçük dostunun yanına, içinde ki çocuk olan Küçük Prens’in gezegenine yerleşmiştir…