Batuhan Aşıktoprak’ın ilk romanı Alesta, ülkenin hakikatlerini merkezine yerleştiren tekinsiz, karanlık bir anlatı.
Kimse karışmadı çocuğa, o da birinin –oturma odasından getirdiği sandalyeyi misafirinin yanına çeken annemin– karışmasını gerektirecek şeylerden uzak duruyor, sadece çayını yudumluyordu. Onu kusturmayacak kadar açık ve ılık bir bardak çay. Geçen sefer çocuğun ağzına vaktinde yerleştirilemeyen poşet bu defa masada hazır bekliyordu, annem kendisini utandıracak aksiliklerin yolunu kapamıştı çoktan, çünkü bunu gurur meselesi haline getirmişti. Ama birkaç haftada çocuk için nereden, nasıl bulduğunu hiç anlamadığım sevgi şimdi gözümün önünde ve benim için bile açık seçikti. Gündeliğin konforunu terk edip risk almanın, geleneğin dışına adım atmanın birbirine bağlı pek çok koşula bağlı olduğunu başarılı üslubuyla gösteren Alesta alt-orta sınıf bir çekirdek ailenin olduğu kadar çareyi ülkenin bunaltıcı atmosferinden kaçmakta bulan gençlerin, cinsiyet kimliklerine mühürlenen önyargıların, “insandışı hayvan”larla kurduğumuz ilişkilerin, içinden geçtiğimiz Türkiye hakikatlerinin de romanı.
Aşıktoprak, bakışını mizantrop sayılabilecek başkarakterinde odaklarken; mültecilerin, transların, işçilerin deneyimlerini, yükselen ekonomik kriz karşısında geliştirilen hamasi söylemleri ve daha iyi bir yaşamı kurmaktaki ısrarın imkânlarını da işaretliyor.
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.