Usta Ellerden Gönül Sofralarına…
Öyle lezzetler, öyle kokular vardır ki hayatta, sizi alır götürür belki çok eski bir sohbete, belki bir ilk aşka, belki başka bir şehre, belki bir lokantaya, belki bir
ayrılığa, belki bir kavuşmaya…
Kendimi unuttuğum yer, mutfak. Zihnen ve bedenen tamamıyla anı
yaşayabildiğim, hiç yorulmadığım, aksine mutlu olduğum, enerji dolduğum… Yaptıklarım beğenildiğinde daha da şevkimin arttığı yer; evet mutfak… Kıvamı tutturmak için reçele un katacak kadar küçük yaştan beri mutfaktayım ben. Sevdiğime sevdiğimi söylemek istediğimde kullandığım yer mutfak; üzüldüğümde, sıkıldığımda, mutlu olduğumda sığındığım yer mutfak... 35 yaşımdan sonra gittiğim okul, onur belgesiyle bitirdiğim ikinci üniversitem, bölümüm
‘Mutfak Sanatları’… Hep sevdim pişirmeyi, sofra kurmayı, yedirmeyi içirmeyi… En çok da yemekten sonra sevdiklerimle uzayan sohbetler etmeyi… Ansızın gelen misafiri, evde ne var ne yoksa deyip telaşsızca kurulan sofraları sevdim… Hesapsızca oturup, kendimizi sofraya yatırdığımız samimi sohbetleri sevdim… Karın elbet doyar; güler yüz, tatlı dille bir arada olalım diyen arkadaşlarımı,
akrabalarımı, kardeşimi, eşimi, dostumu, yoldaşlarımı sevdim...
Kitaptaki tarifleri denemenizi ve sağlıkla mutlulukla, huzurla tatmanızı diliyorum. Ben yazarken çok keyif aldım, umarım sizler de okurken keyif alırsınız… Şimdiden afiyet olsun!
(Tanıtım Bülteninden)